Roosevelt’in Asgari Değil İnsanca Ücret Tanımı

"Bana göre, varlığını işçilerine asgari geçim ücretinden daha az ödeme yaparak sürdüren hiçbir işletmenin bu ülkede faaliyet göstermeye devam etme hakkı olmadığı açıktır."

-Fraklin D. Roosevelt-


Roosevelt’in “işçilerine asgari geçim ücretinden daha az ödeyen hiçbir işletmenin faaliyet hakkı yoktur” sözü, aslında çalışma hayatının en temel ahlaki ilkesini tek cümlede özetliyor. Bu söz, yalnızca bir ekonomik görüş değil; işçinin insan olarak değerinin, emeğin toplumsal karşılığının ve işletmelerin varoluş sorumluluğunun açık bir tanımı niteliğinde. Roosevelt’in “asgari geçim ücreti” vurgusu da dikkatle okunmalı. Çünkü burada kastettiği, yalnızca hayatta kalmaya yetecek bir meblağ değil; insanın onuruna yaraşır, ailesini geçindirebileceği, sosyal hayatını sürdürebileceği, geleceğini planlayabileceği bir yaşam düzeyi.


Bugün birçok ülkede ve özellikle yüksek yaşam maliyetlerinin baskı yaptığı şehirlerde asgari ücret, temel ihtiyaçları karşılamaktan bile uzaklaşmış durumda. Barınma, ulaşım, enerji ve gıda giderleri her geçen gün yükselirken, çalışanların ücretleri aynı hızda artmıyor. İşte tam da bu noktada Roosevelt’in sözünün gerçek anlamı ortaya çıkıyor: Bir işletme, sadece çalışanın yaşamını sürdürmesini sağlayacak bir ücret verdiğinde sorumluluğunu yerine getirmiş sayılmaz; insanca bir hayatı mümkün kılacak bir ücret sunmadığı sürece toplumsal sözleşmeye aykırı davranmış olur.


Ücretin insanca bir seviyede olması, hem ekonomik hem de sosyal açıdan kritik bir gereklilik. Düşük ücretle geçinmeye çalışan bir çalışanın yaşam kalitesi düşüyor, motivasyonu azalıyor, üretim kalitesi etkileniyor, işten ayrılma eğilimi artıyor. Bu durum işletmeler için de uzun vadede büyük bir maliyet anlamına geliyor. Oysa insanca yaşam ücreti ödeyen işletmeler, daha bağlı, daha üretken, daha huzurlu bir iş gücüne sahip olurken; marka değerlerini, kurumsal itibarlarını ve toplumla ilişkilerini de güçlendiriyor. Yani insanca ücret, aslında hem çalışan hem de işveren için kazandıran bir model.


Roosevelt’in “işletme derken tüm ticareti ve tüm sanayiyi; işçi derken mavi yaka, beyaz yaka, herkesin dahil olduğunu” söylemesi de üzerinde durulması gereken bir detay. Bu yaklaşım, ücret adaletinin yalnızca belirli sektörler için değil, tüm ekonomi için temel bir ilke olduğunu vurguluyor. Bugün “yaşam ücreti”, “adil ücret politikası”, “çalışan refahı”, “insana yakışır iş”, “sosyal sürdürülebilirlik” gibi kavramların bu kadar tartışılması da tam olarak bu yüzden. Çünkü ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir olması, ancak çalışanların ürettikleri değerin gerçek karşılığını aldığı bir düzenle mümkün.


Sonuçta Roosevelt’in sözleri, yalnızca geçmişe ait bir politik tavır değil; bugünün dünyasında hala geçerli olan evrensel bir doğrulama niteliğinde. Bir ülke, ancak çalışanlarının insanca bir yaşam sürdürebildiği bir ücret düzeniyle güçlenir; bir işletme ise ancak çalışanlarının hakkını teslim ettiği ölçüde toplumsal meşruiyet kazanır.



Yorumlar

Popüler Yayınlar