Güvene Dayalı İş Değişikliği: İş Teklifinin Geri Çekilmesi ve Hukuksal Boyutları

Birçok çalışan, daha iyi bir gelir veya kariyer fırsatı için mevcut işinden ayrılarak yeni bir işe başlama kararı alabiliyor. Bu karar çoğu zaman sadece yazılı bir sözleşmeye değil, işverenin verdiği güvene ve yapılan iş teklifine dayanarak veriliyor. Ancak bazı durumlarda, işverenler bu güven ilişkisini bozarak, adayın tüm planlarını altüst edebilecek şekilde süreçten tek taraflı olarak vazgeçebiliyor. Bu tür durumlarda yaşanan mağduriyet yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal boyutları da olan ciddi bir soruna dönüşüyor.

Hukuken işe alım sürecinde işverenden açık ve net bir şekilde iş teklifi alınmış ve bu teklife dayanarak mevcut iş bırakılmışsa, ortada bir güven ilişkisi oluşmuş sayılır. Türk Borçlar Kanunu'na göre taraflar arasında sözleşme kurulmadan önce bile sadakat ve dürüstlük kurallarına uyulması beklenir. Eğer işveren, verdiği iş teklifine rağmen adayın işe başlatılmasından son anda, keyfi ya da öngörülebilir nitelikte olmayan bir gerekçeyle vazgeçerse; bu durum, sözleşme öncesi yükümlülüklerin ihlali anlamına gelir. Hukuki literatürde bu durum "sözleşme öncesi kusur" olarak tanımlanır.


Burada dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri, böyle bir olayda ortaya çıkan hukuki uyuşmazlığın bir iş sözleşmesinin ihlalinden değil, işverenin işe alım sürecindeki davranışlarıyla oluşturduğu güvenin boşa çıkmasından kaynaklandığıdır. Bu nedenle, söz konusu durumda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu görüşü yaygındır. Zira ortada henüz kurulmuş bir iş ilişkisi bulunmamaktadır. Aynı gerekçeyle, İş Mahkemeleri Kanunu'na göre dava açmadan önce zorunlu olan arabuluculuk süreci de bu tür bir uyuşmazlık için geçerli değildir. Ancak yine de taraflar arasında olası bir uzlaşmanın sağlanabilmesi için arabuluculuk mekanizmasına isteğe bağlı olarak başvurulabilir. Yargıtay içtihadında ise bu konuda farklı kararların olduğu ve bazı durumlarda İş Mahkemelerinin de görevli sayılabileceği unutulmamalıdır.


Hukuki sürece geçmeden önce adayın yapması gereken en önemli şey, elindeki tüm iletişim kayıtlarını ve belgeleri toparlamaktır. Bu; işverenle yapılan yazışmalar, teklifin sözlü ya da yazılı verildiğine dair kanıtlar, evrak teslim belgeleri, e-posta ya da mesajlaşma kayıtları ve işe hazırlık sürecine dair her türlü harcama dekontunu içerebilir. Ayrıca adayın iş teklifine güvenerek mevcut işinden ayrıldığını gösterecek SGK dökümü ve işten çıkış belgeleri de delil niteliği taşır. Bu belgeler, adayın bir mağduriyet yaşadığını ortaya koymak ve zararlarını somutlaştırmak açısından büyük önem taşır.


Sonuç olarak, işverenin işe alım sürecinde verdiği söze rağmen işe başlatmaktan vazgeçmesi sadece etik değil, hukuki açıdan da sorumluluk doğuran bir durumdur. Yargıtay içtihatlarında da benzer olaylarda, işverenin güveni kötüye kullandığı durumlarda tazminata hükmedildiği görülmektedir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar