Türkiye En Parlak Gençlerini Neden Kaybediyor?

TÜİK’in 2024 yılı Yükseköğretim Mezunlarının Beyin Göçü İstatistikleri, Türkiye'nin geleceği adına görmezden gelinemeyecek bir nitelikli işgücü krizinin eşiğinde olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Her ne kadar yükseköğretim mezunları arasındaki genel yurt dışına göç oranı %2 gibi düşük bir seviyede görünse de, asıl endişe kaynağı gidenlerin niceliği değil, sahip oldukları stratejik niteliktir. Bu seçici kayıp, ülkenin inovasyon potansiyelini ve ekonomik rekabet gücünü derinden sarsacak bir tehdit oluşturmaktadır.

Beyin göçü eğiliminin en keskin olduğu alanlar, Türkiye’nin en çok yatırım yapması gereken hayati sektörler olmuştur: bilişim ve iletişim teknolojileri (%6,7), mühendislik, imalat ve inşaat (%4,4) ve temel bilimlerin omurgasını oluşturan doğa bilimleri, matematik ve istatistik (%2,7). Özellikle teknoloji tabanlı bu yüksek yüzdeler, geleceğin üretim ve dijital dönüşüm kapasitesinin yurt dışına kaydığını açıkça göstermektedir. Bölüm bazında ise durum daha da çarpıcıdır: Moleküler biyoloji ve genetik mezunlarının %15’i, işletme mühendisliği (%10,8) ve elektronik mühendisliği (%9,6) gibi kritik alanlarda yetişenler kariyerlerine yurt dışında devam etmeyi tercih ediyorlar. Bu veriler, bilimsel ve sayısal alanlarda yetişen yüksek potansiyelli beyinlerin Türkiye yerine küresel pazarı tercih ettiğini kesin olarak kanıtlıyor.

Göç kararını etkileyen faktörler arasında eğitim dili bir köprü işlevi görmektedir. Fransızca eğitimli mezunların %9,9’u, İngilizce eğitimlilerin %6,2’si ve Almanca eğitimlilerin %5,9’u yurt dışına yönelmektedir; bu da yabancı dilin, gençlere uluslararası kariyer kapılarını açan kritik bir anahtar olduğunu gösteriyor. Kurumsal bazda bakıldığında ise tam burslu vakıf üniversitesi mezunlarının göç oranının %8,3’e fırlaması dikkat çekicidir. Bu, akademik olarak en başarılı gençlerin bile, elde ettikleri nitelikleri Türkiye'de değerlendirme konusunda yetersiz motivasyon bulduğunu ortaya koymaktadır. Bu mezunların ana varış noktaları ise ABD (%19,6), Almanya (%19,4) ve Birleşik Krallık (%11,3) gibi güçlü akademik sisteme, Ar-Ge’ye ve geniş iş fırsatlarına sahip ülkelerdir.

Sonuç olarak, bu veriler yalnızca kuru bir istatistik olmanın ötesinde, bir politika göstergesi olarak ele alınmalıdır. Gençlerimizin göç etme eğilimi sadece ekonomik imkanlarla açıklanamaz. Bu kararın arkasında; liyakat algısı, adalet duygusu, kariyer gelişim olanakları ve özgür düşünce ortamı gibi sosyal ve sistemsel beklentilerin karşılanamaması da yatmaktadır. Türkiye’nin en parlak ve nitelikli gençlerini kendi ekosisteminde tutabilmesi için, onları sadece maddi olarak değil, aynı zamanda umut ve güven temelli bir reform sistemiyle ülkeye bağlayacak bütüncül adımları acilen atması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu kritik beyin göçü akımı, ülkenin yarınki büyüme ve teknolojik gelişme potansiyelini sürekli zayıflatacaktır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar